Sayfalar

10 Ekim 2011 Pazartesi

Anadilini bilmeden yabancı dil öğrenilebilir mi?

“İnsan dilince değişir kader, ya yurda baş olur, ya başı gider”
Yusuf Has Hacip

Ekim ayı dosyamızın konusu dünya vatandaşı olmak. Bu başlığı okuyunca aklımıza ilk gelen dünya vatandaşı olmak için “yabancı dil”, özellikle de İngilizce konuşma zorunluluğudur sanırım.

Hiiiiç kim çocuğuna nasıl, ne zaman yabancı bir dil öğretiyor, öğretmeli, öğretmemeli sorunsalına derinlemesine girmeden benim bu konudaki düşüncemi açıklıyorum; Eğer anne ya da baba aynı dili konuşuyorlar, aynı ülkenin vatandaşı iseler, çocuklarına başka bir dili konuşması için bebeklikten başlayarak yaptıkları çalışmaları doğru bulmuyorum. Benim için önemli olan tüm insanların ana dillerini gerçekten güzel, anlaşılır, özentisiz ve doğru olarak kullanmaları gerektiğidir. Çocuklarımıza bunun ne kadar önemli olduğunu anlatarak dil eğitimini vermeliyiz.

Mesela ben aşırı derecede İngilizce + Türkçe karışımı İngilazca konuşan insanlarla sohbet etmekten hoşlanmayan bir insanım. Bir de bunu bilgi kültür olayı gibi gösterenlerden bahsetmiyorum bile. Ama şahane Türkçesiyle sohbet ettiğim bir insanla da günlerce konuşabilirim. “Keşke ben de böyle konuşabilsem, bu kelimeleri kolaylıkla cümlelerimde kullanabilsem” diye düşünür, çok özenirim.

“Sözcük dağarcığınız yeterli değilse çok konuşur ama az şey söylersiniz”

Dil milletler için çok önemli şeyler ifade eder. Millet ise edebiyatı olan bir topluluktur. Anadilimizi çok iyi konuşuyor olmak, başka bir dili öğrenmemize nasıl olsa engel değil. Bizler nasıl öğrendiysek yabancı bir dili, çocuklarımız da okul hayatlarına başladıklarında en az bir yabancı dili öğrenecekler. Hem de hepimizin yaptığı gibi, haber dinleyecek kadar, kitap okuyacak kadar, sohbet edecek kadar iyi öğrenecekler. Ve ne yaparlarsa yapsınlar, istedikleri kadar yabancı bir ülkede yaşasalar da ana dili olmayan dili hiçbir zaman aksansız, o dilin esas sahipleri gibi konuşamayacaklar. Bence bu hiçte utanılacak birşey değil. Çok doğal bir şey. Nasıl Türkiye’de yaşayan bir İngiliz, hiçbir zaman bir Türk kadar iyi Türkçe konuşamayacaksa, bu bütün diller için de geçerlidir. Önemli olan bir bireyin anadilini anlaşılır, doğru ve güzel konuşmasıdır.

İyi Türkçe kullanmanın en iyi yollarından biri edebiyat eserleri okumaktır. Bu konuda benim önerebileceğim yazarlar Sabahattin Ali, Halide Edip Adıvar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Ömer Seyfettin, Nazım Hikmet ve Elif Şafak’tır. Bunlar benim bildiklerim. Türk edebiyatı sınırsız bir kaynak. Yeni sözlüklerde eski kelimelerin zamanla yanlış kullanımlarının da geçerli olduğunu görüyoruz; bu da dil erezyonunun nasıl hızlı bir şekilde olduğunu gösteriyor bize. İngilizce olan birçok kelime çoktan sözlüklerimize ve dilimize yerleşti ve artık kullanımları “doğrudur” onayını alıyor artık Dil Kurumu'ndan bile.

Şirketimiz zaman zaman istediğimiz eğitimlere gitmemize izin veriyor. Ben de bu vasıtayla yazışma teknikleri ve diksiyon eğitimlerine gitme şansını yakaladım.

Bu eğitimlerden aklımda kalan birkaç şeyi de paylaşmak istiyorum.

Türkçe’de kullandığımız bazı yanlış kelimeler;

DOĞRUSU / YANLIŞI

Demokrasi / Demokraasi
Tarikat / Taarikat
Laik / Laaik
Pantalon / Pantolon
Sunum / Sunuş
Naçizane / Nacizane
Mütevazı / Mütevazi
Şoför / Şöför
Pardösü / Pardesü
Mönü / Menü
Röportaj / Ropörtaj
Kerli ferli bir adam / Kelli felli bir adam
Ateş olsa cirmi kadar / Ateş olsa cürmü kadar
Çeşnigir sofrası / Cilingir sofrası
TV seyrettim / TV izledim (izlemek ayakta yapılan birşeydir. O yüzden TV izledim yanlıştır.)

“Albert Mehrabian 1980 yılında Kaliforniya Üniversitesi’nde iletişimin üç unsurunu şöyle tespit etmiş: Görünüm %55 – Söz %7 – Ses %38. Ama bu ilk 5 dakika için geçerli bir kuraldır. 5 dakikadan sonra oranlar değişerek “Söz” yüzdesi çoğalacaktır.”

İyi ve dinlenebilir konuşmacılar olabilmemiz için de, dilimizi doğru kullanıyor olmamız gerekiyor.

Doğru konuşmak ve iyi bir konuşmacı olmak için;

Ø İçten olmalısınız
Ø Konuşurken karşınızdakinin isteklerine de yer vermelisiniz.
Ø Hep siz konuşmamalısınız.
Ø Jest ve hareketlerinizi kullandığınız sözcüklere, sesinize üstün özen göstermelisiniz.
Ø Söyleyiş yanlışları yapmamalısınız.
Ø Klişeleri kullanmamalısınız.
Ø Asalak kelimeler denen “eee”, “şeyy” “yani” gibi anlamsız ünlemlerden oluşan ve konuşmada kirlilik yaratan kelimeleri kullanmamalısınız.

Dil mevzusu, toplumların varlığını dünya üzerinde devam ettirebilmeleri için şarttır. Bir medeniyet göstergesidir. Medeniyet yarışında biz de varız demenin bir şeklidir.

Sonuç olarak dünyanın en zengin ve güzel dillerinden biri olan Türkçemizi iyi konuşalım, yok etmeyelim, nasıl güzel bir dil olduğunun farkına varalım, kıymetini bilelim ve bunları çocuklarımıza önemle öğretelim. Kimbilir günün birinde belki de dünyadaki en çok konuşulan dil olur. O zaman yaşadık işte...

Alternatifanne e-dergisindeki 5 Ekim tarihli yazımdır.

2 yorum:

  1. cok yararli bir yazi olmu$...
    Biliyorsun ben Avusturya´dayim.Ada ile evde türkce konu$tuk.Cünkü almancamiz bir alman kadar iyi degill.Cocuklarin da dili baskilama teknigi ile ögrendiklerini biliyorum.O yüzden önce ana dil dedik.
    Burdaki insanlara da anlatmaya cali$iyorum bunu.Cocuklariyla türkce-almanca kari$ik konu$uyorlar.Deli oluyorum.Mesela Ada´ya soruyorlar.Kindergartene(anaokuluna)gittin mi ?
    Ada cevap veremiyorum.Kindergarten ne demek bilmiyor.Suratima bakiyor.Anaokulu diyorlar annecim diye acikliyorum.
    Te$ekkür ediyorum sana.Sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Ben de tesekkur ediyorum bu guzel yazin icin Ozlemcim

    YanıtlaSil